“Ali Cengiz Oyunu” deyimini hemen hemen hepimiz biliriz. Bu deyimin birinci anlamı: Kendi çıkarından başka hiçbir şeyi düşünmeyen insanların yaptığı hile, ikinci anlamı ise dürüstmüş görünüp sürekli yalan söylemek olarak açıklanıyor.
Deyimin hangi kaynaktan günümüze geldiği de şu rivayetle anlatılıyor: Anadolu’yu işgal eden Moğol hükümdarı Cengizhan ile onun soyundan gelenlere Ali Cengiz denirmiş. Buradaki Al, soy sop anlamını taşıyormuş yani Cengiz soyundan gelenler. İşte o zamanlarda türlü oyunlar, sihirbazlıklar bilen bir Ali Cengiz, kılıktan kılığa girer sırrını da kimselere söylemezmiş. Bu adam bildiği gizli şeyleri kimselerle paylaşmazmış. Ali Cengiz, zamanla sihirleriyle her yerde ün salmış öyle ki adı yedi ülkede bilinmiş. Bu yedi ülkenin birinin sultanı, Ali Cengiz’in hünerlerini çok merak etmiş. Ferman çıkarmış dört bir yana haber salmış ki eğer sırrı bana söyleyen çıkarsa ona kızını verecekmiş.
Çok kişi yollara düşmüş, sırrı çözme yolunda canını defa etmiş. Keloğlan ise bir yoksul oğlancık, kaybedecek hiçbir şeyi yok. Ali Cengiz’in yanına yardımcı girmiş, zamanla güvenini kazanarak tüm sırrı öğrenmiş. Sonra da kaçmış. Keloğlan kuş olmuş, Ali Cengiz kartal olup onu izlemiş. Keloğlan köpek olmuş, Ali Cengiz kurt olup onu takip etmiş. Böyle sihirden sihire kaçarak kovalayarak yedi ülkenin sultanının önüne varmışlar. Keloğlan, sultanın önünde bir demet çiçek olup sultanın kucağına atlamış, Ali Cengiz, bir köylü kızı olup demeti sultanın kucağından almış. Keloğlan buğday olup Ali Cengiz’in ellerinden akmış, Ali Cengiz tavuk olup buğdaya saldırmış ancak “boynuz kulağı geçmiş” Keloğlan tilki oluverince tavuğu boğazından yakalayıp canını alıvermiş.
Sultan, bu Ali Cengiz oyununu hayretler içinde izledikten sonra söz verdiği gibi kızını Keloğlan’a vermiş.
Sultanın, masalın sonunda Ali Cengiz’den oyunları öğrenerek ona benzeyen yani bir hilebaz olan Keloğlan’a kızını vermesi, günümüz insanının kendisini ayakta uyutanlara, aldatanlara hala kol kanat germesini, onları sandıkta da desteklemesini açıklıyor. Çok eskiden beri bu topraklarda aldatıldıkça ödül veriyoruz, uyutuldukça seçiyoruz. Biz böyle yaptıkça:
“Çok uzun kuyruklar oluşuyordu, bu nedenle et fiyatlarını artırdık” demelerini yutuyoruz. Kurumu yönetenlerse, başını yastığa huzurla koyabiliyor, derin uykulara dalabiliyor, helal olsun da nereye? ne zamana kadar?...